13 Nisan 2012 Cuma

Demirdöküm İzmir Servis

moderasyon tarihçeme baktığımda önce bir şaşkınlık sonra hafiften bir mahcubiyet yaşadım, lanetlenmeme sebep olan son girdiğim tanıma baktım, tanım sandığım ama tanım olmadığını öğrendiğim cümle de bana baktı... başlığa uygun olmaması bir yana gerçekten tanım da sayılmazdı...kötü olan ise kendisini yazdıktan iki-üç dakika sonra lanetli çaylak olmamdı. moderasyon tarihçemde yer alan; 31.01.2011 01:52:00 not açtığı başlığa tanım yapamama şeklindeki açıklamaya baktıkça, kendimi bir tuhaf hissetim. "yaa oğlum mal mısın?" sorusuna "evet" demeye ençok yaklaştığım anlardan biriydi. geceleri daha çok seviyorum gündüzlerden. ortamdaki sessizlik içimde anlamsız bir huzur yaratıyor. gece dışarıdan gelen çöp arabasının sesini gündüz vakti dışarıdan gelen araba seslerine yeğliyorum, aynı şekilde gece vakti anlamsızca öten hint

Demirdöküm İzmir Servis

bülbülümün sesini de gündüz vakti gerekli gereksiz çalan ev telefonunun sesine. hem farid farjad daha güzel inletiyor kemanı geceleri. - sağlık konusunda endişeliyim. 6 senedir musallat olduğum epilepsi illetinden kurtulacağım günü iple çekiyorum. hani bazı olaylar için “ allah düşmanımın başına vermesin” derler ya, aynen bunu diyorum. çok illet bir hastalık, sosyal hayatı direkt etkiliyor. alıştığımı düşünüyorum ama, artık yaşımın da verdiği olgunlukla eskisi kadar tırsmıyorum bundan. aslında bu hastalığı yaşıyor olmama üzülmüyorum, üzülüyorum da bunu yaşıyor olmamdan kendilerini sorumlu tutan anne babamın hallerini gördükçe çok daha üzülüyorum. zamanlı zamansız fısıltılarını duyuyorum bazen, bazen de bir şekilde kulağıma geliyor düşünceleri, konuşmaları. içim gidiyor onların bu halde olduğunu hatırladıkça. nasıl anlatabilirim ki onlara dünyaya gelme sebebimin onlar olduğunu, onlarda bu akraba evliliği sebebiyle hayatıma damga vurdukları düşünesi varken. - facebook denen illetten nefret ediyorum. 3-4 ay kadar kullandım zamanında bazı özel gerekçeler nedeniyle. hayatımda böyle gerçek hayattan uzak bir oluşum daha görmedim. insanları yobazlaştırıyor. türlü türlü acılar var, en başta can yücel, eskisi kadar can baba değil benim için. geçmişte lise yıllarımda sahiplenirdim kendisini, sanki benimmiş gibi, çoğunu ezberlediğim şiirlerini televizyonlarda, radyolarda duydukça veya gazetelerde denk geldikçe göğsüm kabarırdı sanki kendisi babammış, abimmiş gibi. ne yazık ki artık ortalık malı oldu kendisi, bunu söylemek ne acı, affet üstad, artık böyle maalesef. devrimi facebook’tan yapacağını zanneden, kendi deyimleriyle “kız düşürmek” amacıyla fake hesaplar açan, utanmadan türkçesini bilmediği meyve, sebzelerin adlarının ingilizcesini bilen, jack daniels şişesinin ardı sıra kendini arka fon yapıp fotoğraflar çektiren, muhsin yazıcıoğlu vefat edince “üşüyoruz reis” diyen, arkadaş sayılarını yarıştırıp aslında o arkadaşım dediği insanları yolda görünce selam vermeyen insanların senin şiirlerini kullanması çok zoruma gidiyor.

44 1 494 nolu {santralimizi|çağrı merkezimizi} {aradığınız {an|vakit|zaman}|aradığınızda}, {sizlere|siz değerli müşterilerimize|siz müşterilerimize|size} {yalnızca|sadece} {ayaklarınızı uzatıp|arkanıza yaslanıp} {keyif yapmak|oturma

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder