artık adı dahil, her şeyi bana hep acı gelecekmiş gibi hissettiğim şehir. çünkü ben senin yanına, birkaç saksı çiçek ve eski bi radyodan oluşan minicik dünyana taşınacaktım. sen çiçeklerinle dolu pencerenin önündeki yatağında, ben karşıdaki divanda otururken kahkahalarını dinleyecektim. hep konuşacaktık. hep. her konuda aklım, kalbim olacaktın. kaçırdığımız zamanı yakalayacaktık. küçükken gözlerini iyileştirmek için göz doktoru olmak isterdim, o olmadı ama olabildiğince gözlerin olacaktım ben senin. kitaplar okuyacaktım sana. arada yaramazlık yapacaktık, doktorun yememeni söylediği şeyleri yiyecektik kıkırdayarak. muhabbet ederken gözlerim, minik tombik ayaklarına takılıp dolacaktı, sana farkettirmemeye çalışacaktım. senden iyi bi insan olmayı, şükretmeyi, mutluluğu öğrenecektim. bir de yukardakine isyan etmemeyi. sen olsan yapma, hem her şey benim istediğim gibi oldu derdin, biliyorum. ama elimde değil. gerçekten değil. belki de bencillik benim yaptığım, her şey senin istediğin gibi olmuşken, sensizliğe dayanamadığım için olayların daha değişik olmasını istemem. ama dediğim gibi, elimde değil. bir daha tam anlamıyla mutlu olamayacağımı düşünmemenin elimde olmadığı gibi. sana şirince'den getirdiğim leylaklı sabunlarla yıkanmışsın
gece, sabah beni temiz karşılamak için. sen yıllarca su sabun yüzü görmesen ne olurdu ki. yine burnumu gömerdim boynuna sana sarılınca. tanıdığım, büyük ihtimalle de tanıyabileceğim en temiz insandın sen. hiç kimse için kötü düşünmeyen. her zaman başkalarını düşünen. hep iyi niyetli. hep yardımsever. o minicik evde yaşayan minicik bi kadın gibi görürdü belki seni tanımayan biri, ama o kadar çok insanın hayatına dokunmuştun ki. o kadar çok iz bıraktın ki birsürü kişide. bu yaşadığım ilk değil. ikinci. onu da çok severdim ama senden sonra olanların onda birini yaşamamıştım. yaşayabileceğimi de düşünmezdim açıkcası. biliyorum, sen hep mutlu olmamı isterdin. beni ağlarken görsen ne kadar kötü olurdun kimbilir. her gözüm dolduğunda aklıma bunu getirmeye, kendimi susturmaya çalışıyorum. hayat devam ediyor diyorum, etmeli. o, etmesini isterdi. ediyor da bazen gerçekten. gülüyorum yine. eğleniyorum. ama hepsinin ardından, bunları sana anlatamayacağım geliyor. tekrar başa dönüyorum.
44 1 494 nolu {santralimizi|çağrı merkezimizi} {aradığınız {an|vakit|zaman}|aradığınızda}, {sizlere|siz değerli müşterilerimize|siz müşterilerimize|size} {yalnızca|sadece} {ayaklarınızı uzatıp|arkanıza yaslanıp} {keyif yapmak|oturma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder