hakan karakteriyle (artık ne kadar karakterse) hüseyin (al ondan da o kadar-300 gr.) karakterini sürekli karıştırdığım perşembe eğlencesi. adı taylan olanların esmer ve yavşak olması gibi şık bir tespit vardır. aynı şekilde adı hüseyin olanların hüseyin turan kontenjanından bıyıklı, adı hakan olanların da daha modern görünümlü itidalli sakin adamlar olmasını beklerim. ama maalesef dizide bunlar aksi istikamette. bir de adı emre olanların dik saçlı ve şerefsiz görünümlü olması da var işin içinde. piç diyemiyorum. neden bilmiyorum. senaristlerine şöyle seslenmek istediğim dizi: ya ısrarla anlamadığım birşey var. tamam dizinin adını pusu koydunuz anladık ama her bölüm sonunda polatın bir şekilde pusuya düşürülmesi baydı artık. anlamak için normal bir zekaya bile sahip olmaya gerek yok artık bu adama birşey olmayacak. hadi diyelim ki bir hafta bu pusudan nasıl kurtulacak diye
bekledik, olmuyor, çok komik kurtuluyor. polat duvarın arkasındayken takır takır ateş edenler polat kendisine nişan alırken silahı havaya kaldırıp bekliyor. cünyet arkın'ıntek başına kaleyi fethedip gelmesi gibi oluyor. oysa orjinal kurtlar vadisinde böyle miydi? birisi birşey söylerdi, birisi bir haber alırdı, büyük bir sır aralanacak gibi olurdu biz bir haftayı iple çekerdik. ne bileyim aklıma gelen polat'ın karahanlı'nın evinde samuel'le tanışması mesela. "ben polat alemdar, karahanlı adına buradayım, sizi dinliyorum" dedi, biz bir sonraki bölümü dört gözle bekledik. samuel ne tepki verecek, polat'la ne konuşacak diye. ya da polat karahanlı'nın gerçek babası olduğunu ve ortadan kaybolan karahanlı'nın öldüğünü aynı anda öğrendi, bölüm bitti. biz bekledik polat'ın içinde ne fırtınalar kopacak diye. ha birkaç defa polata bişey olacak mı diye beklediğimiz de oldu. ama mantıklıydı. safiye polat'ı kalbine çok yakın bir yerden vurmuştu mesela, ya da maskeli adamlar polat'ı canlı canlı gömmüştü. bekledik bir sonraki bölüme kadar. yine biliyorduk mutlaka kurtulacağını ama nasıl kurtulacaktı. kafa patladıyoduk. yok abdül gelir kurtarır yok şöyle olur böyle olur. ama şimdi öyle mi? herkesi takır takır vuracak, kurtulacak. eskiden tv'yi yumruklamak gelirdi insanın içinden, " böyle bir yerde biter mi laannn!" diye. nasıl geçecek şimdi koskoca bir hafta diye düşünürdük. ama şimdi... yok, bi gizem yok. bir de kurtlar vadisini ayakta tutan en önemli ögelerden biri polat'ın aslında ali candan olması sırrıydı. bu sırra yapılan her göndermede acaba elif mi anlayacak yoksa annesi babası mı anlayacak, acaba karahanlı mı bu gerçeği öğrenecek diye düşünür dururduk. yok yok hikmet kesin anladı falan derdik. senaryo bizi kendine bağlardı. poatın bir görev tanımı vardı, attığı her türlü adım hedefine ulaşmada nasıl katkı sağlar o anlatılırdı, yaptığı hiç bir harekette görevinin, amacının dışına çıkmazdı. senaryo bizi kendine bağlardı... yoksa öyle aman aman aksiyon çatışma sahneleri falan yoktu -ki millet ne aksiyon için ne çatışma için izlerdi-
44 1 494 nolu {santralimizi|çağrı merkezimizi} {aradığınız {an|vakit|zaman}|aradığınızda}, {sizlere|siz değerli müşterilerimize|siz müşterilerimize|size} {yalnızca|sadece} {ayaklarınızı uzatıp|arkanıza yaslanıp} {keyif yapmak|oturma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder