6 Şubat 2012 Pazartesi

Fenerbahçe - Beşiktaş derbisi

herhangi bir spor kulubunu bir insanin destkelemesi tamamiyle buyudugu ortamla alakalidir. (aile, okul, vs..)

sahsimin fenerbahce spor kulubunu desteklemesi de tamamiyle baba hayrani bir insan olmamda ileri gelir.

yasim 24 futbolla ilgilenmeye yamulmuyorsam 2001 de basladim (cm vasitasiyla) yani ben futbolu degil futbol beni istedi. o tarihten beridir de gercek bir fenerbahce taraftari ama daha baskin olarak futbol asigiyim.

babam galatasarayli olabilirdi, ya da besiktasli. o zaman kesinlikle bu iki takimdan birini desteklerdim. ama soyle birsey var ki (kendi adima konusuyorum) futbolu sadece uyusturucu mahiyetinde aliyorum. destekledigim takim kazanirsa amenna ancak kaybederse uzulmem. ofise gittigim de "nasil koydular size" dediklerinde alinmam. 

ancak sunu unutmamak gerekir:
fenerbahce spor kulubu kuruldugu tarihten itibaren bu ulkede ki bir cok taraftarini genel anlamda rakiplerine nazaran daha cok mutlu etmistir.

daha dunku takimsiniz siz derler. avrupa da basariniz yok derler. taraftariniz s.kko derler. 

hamasi tarafları sayesinde galatasaray'la birlikte ligin lokomotifi olmak, ligi avrupa'da kaydadeğer bir lig yapmak, gerçekten modern futbol takımları olmak yerine saçmasapan bir övünme batağı yaratan kulüp. taraftarlarının bir kısmı yendik, geçirdik, ezdik, tüm şampiyonluklar bizim olacak, biz en büyüğüz hamasetiyle yaklaşıyorlarsa ve de işin acı tarafı kulüp de onların bu yönünü hiç durmadan kaşıyorsa, uzun vadede ülke futbolunu geliştirmek yerine çoraklaştırarak kendi kalitelerini de dünya ölçeğinde düşüreceklerdir. elbette modern futbol koşulları çerçevesinde çok önemli işler başarmıştır fenerbahçe kulübü, tesisleşme, transfer politikalarında çapı büyütme, avrupa'da da başarılı olmayı hedefler arasına alma, taraftarını kulübe entegre edebilme ve mali yapısını modernleştirme açısından. ancak taraftarı hala kulübünün rakip kulübü yenmesi, ülke şampiyonu olması vs. meseleleri ile övünmek durumunda bırakılıyorsa, daha gerçekleşmemiş bir şey var demektir.

benzer şeyleri galatasaray için de rahatlıkla yazabiliriz, tek farkları onların avrupa vizyonunun çok daha erken başlamış olması. ama ikisi de -bu sezon henüz gidişat belli değil, muhtemelen olumlu şeyler yapacaklar- (bkz: 12 nisan 2009 galatasaray fenerbahçe maçı) 2008-2009 sezonunda oynadıkları son derbide dibe vurmuşlardı. futbolumuzun kalitesini simgeleyen maç olarak o iğrenç maçı seçiyorum ne yazık ki. ve hamasi taraflar dediğim şeyin örneğini de o maç üzerinden vermek istiyorum: hiçbir şekilde iyi futbol oynama, şampiyonluğu ezeli rakibin olduğunu söylediğin takımla oynadığın maçta tamamen kaybet, ama maçın son beş on dakikasında öyle bir tiyatro sergile ki dibe vuruşun konuşulmasın, takke düşüp kel gözükmesin. bu nedenle o maçta futbolcular inanılmaz bir saçmalıkla birbirlerine girmişlerdir.

hamasetten, elle tutulmayan, başarı sayılmayan değerlerle takım tutmaktan, takım yönetmekten, futbol oynamaya ve izletmeye çalışmaktan vazgeçilmediği sürece kitlesel olarak, dünya çapında istikrarlı bir futbol beklemek bu ülkede mümkün değildir. ama boşverin dünya futbolunu sevgili futbolseverler, futbol nasıl olsa devler ligi değil mi? önemli olan reytingi yüksek bir piyeste rolünü oynamak değil mi? bence acun ılıcalı'yı federasyon başkanı yapalım.

(yazının gidişatını ben de anlamadım. fenerbahçenin hamasi taraflarından ne zaman acun ılıcalı'ya geçtim yahu? vardır bir hikmeti herhalde.)

taraftarlarının anca rakip takımları küçümseyerek kendini mutlu hissedebildikleri gözlemlenebilen kulüp. 
öyle ki kendi şampiyonlar ligi çeyrek finallerini yere göğe sığdıramayıp rakiplerininkini unuturlar. sonra "daha önce yapılmışı var" dersin, suçlu olursun. 
eski futbolcunu alırlar kaptan yaparlar "e onu biz emre belözoğlu yaptık." dersin, suçlu olursun. 
altyapıdan yetiştirdikleri adam parmakla sayılır, " ne gerek var altyapıya, param var alıyorum işte" denilir. altyapının önemi bile küçümsenir.
ha ali sami yen stadı'nın küçümsenmesi küçük bir stad olmasından ötürü haklı sayılabilir. 
ama gördüğüm kadarıyla, bazı fenerbahçe taraftarları rakiplerinin mutluluğunu bile küçümsüyor. artık nasıl bir ölçüm aletiyleyse (isviçreli bilim adamları yardımcı olmuştur heralde) ölçülmüş; fenerbahce spor kulubu kuruldugu tarihten itibaren bu ulkedeki bir cok taraftarini genel anlamda rakiplerine nazaran daha cok mutlu etmiştirmiş. yani çeşitli periyotlarda avrupa'da ulaşılmış çeyrek, yarı ve normal finaller + eşit sayıda şampiyonluk, 10 senedir kadıköy'de galatasaray'a çıkışı gösterememek + eşit sayıda şampiyonluk'tan daha üzücüymüş. yahu senin takımın real madrid'in elinden süper kupa'yı alsın, daha sonra tanımla mutluluğu. belki o zaman barcelona'yla berabere kaldığında üzülürsün, biraz empati kurabiliriz. 
biliyorum, galatsaray'ın o günleri mazide kaldı. ama galatasaray yönetiminin ve oyuncularının tek amacı da o günleri geri getirmek. fenerbahçe'yi yenmek için rijkaard'a gerek olduğunu düşünecek kadar gözleri dev aynasına takılı olanların, kendilerini tek büyük olarak görmesi çok da enteresan değil zaten. 
ha benzer mantalitede galatasaraylılar da vardır. neticede genelde tek farkımız sarının yanına koyduğumuz renk. 

not: güle güle karmam.
edit: küçümsemelerin içine tesadüf demeyi falan katmıyorum bile. uefa'dan tırsmasa ona da şaibe diycek. 
her başarımıza bir kulp takabiliyorsunuz, ne mutlu size.

son günlerdeki tartışmaların ana konusu olan harry kewell için, ortada fol yok yumurta yokken çıkan transfer dedikodusundan sonra, ilk olarak şampiyonluk yolundaki en büyük rakiplerinin en iyi futbolcusunun aklını çelmesi ile suçlanan, bu yönde bir transfer girişimi olmadığı şeklindeki açıklama üzerine, "kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş" suçlamasına maruz kalan, tutunacak dalları kalmayınca da konuyu kewell'ın istatiklerine getiren bünyelerin, ısrarla eleştirmeye çalıştıkları türkiyenin en büyük spor kulübü. 

14 yıl beklenen şampiyonluktan sonra gelen başarılar, camialarının kenetlenmesinin sonucuymuş. voltron gibiler mübarek;

siyah aslan - haluk ulusoy
sarı aslan - mehmet ağar
mavi aslan - mesut yılmaz
yeşil aslan - adnan polat 
kırmızı aslan - fatih terim

15 kasım 2009 pazar akşamı abdi ipekçi spor salonu'nda yaşadığımız dehşet dolu manzara, bu dehşeti yaratanları bugüne kadar destekleyen ve hala desteklemeye devam eden bir anlayışın eseridir. taraftarımızın büyük çoğunluğunun yönetimimizle birlikte sürdürdüğü olağanüstü mücadele sonucunda ev sahibi olduğumuz müsabakalardaki saha ve seyirci olayları en aza inmiştir. son olarak fenerbahçe galatasaray derbisinde olaylara karışanları tespit edip, gerekenin yapılması için ilgili makamlara başvurduğumuz da, spor kamuoyunun bilgisindedir. 

buna karşın galatasaray spor kulübü yöneticilerinin sonu gelmeyen sorumsuz demeçleri, galatasaraylı kanaat önderlerinin bu konudaki yanlı açıklama ve yazıları dün yaşadığımız tabloya sebebiyet vermiştir. daha geçen hafta hiç alakası olmayan bir zamanda ve yerde, geçmişte bakanlık yapmış bir galatasaray yöneticisinin yaptığı açıklama, yaşanan facianın işaretlerini daha o günden bizlere göstermiştir. sayın yiğit şardan'ın sıcağı sıcağına yaptığı açıklama, galatasaray kulübü'nün olaya yaklaşımındaki vahameti göstermektedir. sahaya giren, arkasındaki güruha güvenerek oyuncularımıza saldıran holiganın yaptığına sahip çıkan, yapılanı "ama" şeklinde yan sebeplerle açıklama gayretinde olan bir yönetim anlayışının bu tip olayları önleme gücü elbette olamaz. 

iki sezon önce maç günü yapılan yemek daveti ile bu tip olayların sona ereceğini düşünen bir zihniyetin, öncelikle içindeki holiganları temizleyerek mücadeleye başlaması gerektiğini anlaması lazımdır. 

bu olayın efes pilsen maçında yaşanan üzücü olaylar ile karşılaştırılması ise endişe vericidir. bu maçta yaşanan olaylar öncekinden farklı olarak maç oynandığı sırada meydana gelmiş, oyuncularımız linç baskısı ve tehdidi altında maçı tamamlamak zorunda kalmıştır. efes pilsen maçının ardından çıkan olaylar sonrasında yapılacak kupa töreni için tüm salon boşaltılırken, galatasaray maçında kısa bir süre önce bizzat linç girişiminde bulunan bir güruhun, son derece kritik dakikalarda hala salonda olması ve bunun bilen sporcuların son dakikalardaki psikolojisini önceki olay ile bir ve aynı görmek son derece vahimdir

ev sahibi olduğumuz her galatasaray maçının ardından medyada ilgili ilgisiz herkesin açıklama yaptığı "cezanın en ağırının verilmesini" istediği bir gerçek iken, bugün olayın spor basınında dahi ele alınma şekli, bu olaylarla mücadele konusunda bizleri umutsuzluğa itmektedir. spor alanlarında küfür ve şiddet olayları ile alakalı 10 yılı aşkın bir süredir süren mücadelemizi sözde destekleyenler, rakip sahalarda yaşananları görmezden geldiği, sizin olayınızın, bizim olayımız şeklinde ayrımcılık yaptığı sürece bu olaylara karşı yaptığımız mücadelede yalnız kalacağız.

kulüp olarak sahaya inen, sporcularımıza saldıranların yakasına hukuk mercileri önünde sarılacağız. polis güçleri tarafından yakalanıp, adliyeye götürülen şüpheliler hakkında kulüp olarak da suç duyurusunda bulunduk. adli makamlardan isteğimiz bu zavallıların ardındaki organize gücü tespit etmeleridir. bu kişilere bilet vererek, organize bir şekilde salona girmelerini sağlayanlar bunların arkasında olanlardır. galatasaray kulübü bu olaylarla mücadele konusunda samimiyse, bunları organize edenleri bularak adli mercilere teslim etmelidir. olaylarda tribünleri tahrik ettiği belirtilen kişinin de kulübümüzle her hangi bir alakası olmadığını ve hangi takımı tutarsa tutsun davranışının tasvip edilemez olduğunu belirtmek istiyoruz. bu tip kişiler hakkında da gereken hukuki süreç işletilmelidir.

sonuç olarak bu olayların çözülebilmesi için artik;

-gündemdeki şiddet yasasının bir an önce hayata geçirilmesi ve bu olaylara karışanların bireysel suç kapsamında cezalandırılması gerekmektedir. mevcut yasalarla bu olayların önünün alınması mümkün değildir.

-medya tüm organlarıyla objektif bir şekilde bu olayların üzerine gitmelidir. yapılan tartışmalar, haberler maalesef renklerin arasındaki çatışma boyutundan, polemik boyutundan öteye gidememektedir. 

-kulüpler ve yöneticiler başta olmak üzere tüm spor kamuoyu da mutlak fair play anlayışı içinde bu yeniden yapılanma sürecine samimiyetle destek vermelidir. bir kez daha tekrar ediyoruz ki, fenerbahçe spor kulübü olarak bu çerçevede tıpkı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki süreçte de üzerimize ne düşüyorsa, yapmaya hazırız. 

 

44 1 494 nolu {santralimizi|çağrı merkezimizi} {aradığınız {an|vakit|zaman}|aradığınızda}, {sizlere|siz değerli müşterilerimize|siz müşterilerimize|size} {yalnızca|sadece} {ayaklarınızı uzatıp|arkanıza yaslanıp} {keyif yapmak|oturma

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder