20 Temmuz 2012 Cuma

Karşıyaka Beko Servisi

yıllar yıllar önce daha üç dört yaşlarındayken fenerbahçeli olan babamın kucağında trt ekranlarında izlediğim bir fenerbahçe-beşiktaş maçıyla zihnimde yer etmeye başlayan takımım. hatırladığım kadarıyla aykut kocaman'ın ve şifo mehmet'in karşılıklı attıkları gollerle 2-2 biten maçta, fenerbahçe her gol attığında babamın beni de sevincine ortak etmeye çalıştığını hatırlıyorum. ama o gün benim kalbim siyah beyaz renkler için çarpıyordu. sonrasında 93 yılında 7-1 kazandığımız trabzonspor maçını hatırlıyorum, aynı saatte yayınlanan fenerbahçe ve beşiktaş maçları için babamla iki televizyonu yan yana açıp, sesi sonuna kadar kısık televizyonda beşiktaş maçını takip edişimi hatırlıyorum. sonrasında türkiye kupasında trabzonspor'a elendikten sonra ailedeki fenerbahçe ve galatasaray taraftarlarının baskılarına dayanamayıp 6 yaşında küçücük bir çocukken odamda

Karşıyaka Beko Servisi

ağladığımı hatırlıyorum.bayat ilçesinde fanatik beşiktaşlı olan dayımla elektrikler kesildikten sonra 86 model bir şahin'in radyosunda rosenborg'a norveç'te 3-0 mağlup oluşumuzu dinlediğimizi hatırlıyorum. bir hafta sonra evimizde cine 5 olmadığı için şehir dışındaki bir dinlenme tesisinde aynı maçın rövanşını izlediğimi ve hakemin katlettiği beşiktaşımın 3-1'lik skor ile şampiyonlar ligi kapısından dönmesiyle yine ağladığımı hatırlıyorum. on birinci doğum günümde, geçmişte aldığım hiç bir doğum günü hediyesini hatırlamazken, ömrüm boyunca unutamayacağım, üzerinde beko yazan hediye formamı hala hatırlıyorum. valerenga hüsranını, barcelona ve chelsea destanlarını daha dünmüş gibi hatırlıyorum. uefa'nın yaptığı şerefsizlik sonucu almanya'da oynamak zorunda kaldığımız chelsea maçını, mağlup olmamıza rağmen berabere bitmesinin bizi çeyrek finale çıkaracağı 9 aralik 2003 sparta prag lazio maci'nda kendi maçımızı izlerken ve star tv'nin son dakikalarını sağ alt köşede küçük bir karede yayınlarken sparta prag'ın 90+3'te gol atarak bizi kupa dışına itmesini dün gibi hatırlıyorum. babamın peşinde, dumanaltı kahvehanelerde izlediğim derbi maçlarını hatırlıyorum. istanbul'a ilk gelişimde 2 ekim 2005 beşiktaş-samsunspor maçı'nın olduğu gün beleştepe'den stadı görmeye çalışırken, kongre üyesi bir amcanın beni vip kartıyla numaralıya sokmasını hatırlıyorum. sonrasında çifte kupaya da tanıklık ettiğim dört yıllık yeni açık kombinesi sahibi olduğum günleri hatırlıyorum. çok sevdiğim eski sevgilimle beraber izlediğimiz hiç bir derbiyi kaybetmediğimizi hatırlıyorum, o gittiğinde beni hayata döndüren schuster dayı'yı, necip'i, guti'nin arapaslarını hatırlıyorum. daha nicelerini hatırlıyorum ama hayatımı buraya özetleyemiyorum, çünkü beşiktaş benim hayatım ve ben büyüdükçe beşiktaşımla olan anılarım da büyüyor. beşiktaş benim için sıradan bir futbol takımından çok öte, ömrüm boyunca haftada en az 90 dakikalık bir keyfim olduğunu bildiğim için bu kulübe bir teşekkür borcum var.

44 1 494 nolu {santralimizi|çağrı merkezimizi} {aradığınız {an|vakit|zaman}|aradığınızda}, {sizlere|siz değerli müşterilerimize|siz müşterilerimize|size} {yalnızca|sadece} {ayaklarınızı uzatıp|arkanıza yaslanıp} {keyif yapmak|oturma

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder