bu aralar öyle kaptırmıştım ki kendimi biraya, haftaiçi, haftasonu farketmiyor, deli gibi içiyordum. ertesi gün 06:15’te kalkmak zorunda olan birisi olarak bu vücudumu epey yoruyor elbette. en son geçtiğimiz hafta çarşamba çok fena içince, alkole ara vermem gerektiğinin farkına vararak yılbaşı da dahil gram alkol almadım. ama dün hiç aklımda yokken, dizinin başlaması ile birlikte gayrıihtiyarı olarak gittim mutfağa, açtım birayı... sonra farkına vardım tabii ama, ehh açtık madem, içilsin diyerek dizi bitene kadar 5 tane 50’lik içmişim. söve söve yattım. sanırım alkolik oluyorum...
ercüment'ten bir seri katil yaratmanın sebebini de anlamadım, makyöz ve fahişe cinayetleri zorlama, inandırıcılıktan uzak, gereksizdi. ercü gül'ün sevgilisini gayet inandırıcı bir nedenle/şekilde öldürdüydü ya işte, yeterdi o.
yes prime minister'da bir bölüm vardı: başbakan tv'de önemli bir konuyu açıklayacak. stüdyoya giriyor, yönetmene nasıl giyinmesi gerektiğini soruyor. yönetmen, "önemli bir şey söyleyeceksiniz, seyirci konuya konsantre olsun, dikkati dağılmasın diye sade ve ciddi giyinin. yok önemli bir şey yoksa, laf olsun diye konuşacaksanız, renkli şeyler giyin ki dinamik, modern bir imaj verin" anlamında birşeyler söylüyordu. başbakan başlangıçta tereddütsüz ciddi giyinmeye karar veriyor ama bölüm boyunca olan şeyler yüzünden o önemli açıklamayı yapamayacağını anlayınca son sahnede kendisini tv'de sarı bir ceket ve turuncu bir kravatla konuşurken görüyorduk.
ercü'nün gereksiz ve inandırıcılıktan uzak cinayetleri, bana o sarı ceketi ve turuncu kravatı hatırlattı.
behzat hiç olmadığı kadar sıkışmış durumda. "kirli sermaye" ve müsteşar bir yandan, teşkilat içindeki baskı diğer yandan, küçük bir devlet memurunun boyunu kat kat aşan işlere bulaştı. bana kalırsa kabaca iki çıkış yolu var:
1. aslan amirim senaryosu: behzat amirim allem eder kallem eder müsteşarın da kalantor ercü'nün de hakkından gelir. bu seçenek, özellikle gerçekçiliğiyle ön plana çıkan ve sevilen bir dizi için ölüm fermanı demek, çünkü gerçekte adamı zaten çoktan çiğ çiğ yemişlerdi.
2. gerçekçi senaryo: olaylar daha fazla büyümeden bir şekilde örtbas edilir, behzat da pozisyonunu kaybetmeden karısını kesen adamları bulup yakalamaya devam eder. bu durumda da yaratılan karakter inandırıcılığını ve sempatisini yitirecektir.
dizi devam etmeyecekse ilk senaryo biçilmiş kaftan ama edecekse, bu açmazdan nasıl çıkacaklar merak ediyorum.
her fırsatta gerçekçi olarak tanımlanmasını yanlış bulduğum dizi ve karakterdir. kitaplarını da okumuş biri olarak söyleyebilirim ki, behzat kimi yönleriyle çok gerçekçi kimi yönleriyle de fazlasıyla çizgi romansı bir anti-kahraman. yani gerçek olamayacak kadar cesur ve güzel bir karakter. insanların behzat'ı sevme sebebi de bu durumdan ileri geliyor. statükocu olmayan, vicdanı ile hareket eden kendince bile olsa doğrunun peşinden koşan bir karakter olduğu için seviliyor. yani insanlar behzat'ın gerçek olma ihtimalini seviyor. o yüzden benim bildiğim behzat kafayı takarsa değil müsteşar, bakana kadar ilerler. dizi de etkisinden hiç bir şey kaybetmez. herkesin içi rahat olsun.
eski türk polisiye dizilerin ceremesini çeken bahtsız dizidir. bilinçli izleyiciler farkına vardıkça dizi daha çok izlenmeye başladı fakat bu dizinin olması gereken yer bu değil, durum itibariyle hakettiği yerde olmadığını herkes biliyor.
bunun asıl sebebi; şimdiye kadar yayımlanmış ve halen yayında olan türk polisiye dizileri ve içeriğidir. o kadar vasat dizilere maruz kaldık, o kadar saçma diziler izledik ve bu dizilerden o kadar ağzımız yandı ki bu defa bu diziye üfleyerek içme şansı bile vermedik. en azından şunu çok iyi biliyorum; ekşi sözlük'te bu kadar konuşulmasaydı, çok büyük bir şansı elimizin tersiyle değil, diğer salak dizilerin günahı yüzünden kaçıracaktık. çok gecikmeden keşfettik ama ben de dahil herkes farkında ki, 10. bölümden itibaren bu diziyi izlemeye başladık. çok şey kaçırmadık belki ama çok büyük bir hatanın önüne geçtik -sözlük olarak- diziyi vizyonda tutarak.
bir arka sokaklar, arka sıradakiler, papatyam ve çocuklar duymasıngibi diziler yıllarca yayında kalabiliyorsa, buna rağmen behzat ç.'nin yayından kaldırılması düşünüldüyse, bunun en büyük nedeni önyargıdır. diğer nedeni ise halkımızın bilinçli bir izleyici olmaması. zaten halkımız bu konuda bilinçli olsaydı, türk sineması bu seviyelerde olmazdı. recep ivedik serisi 4. serisini çekiyor olmazdı. herkes ne demek istediğimi anladı.
umarım türk yapımcılar ve senaristler, behzat ç. gibi bir diziden feyz alarak kendilerine biraz daha çeki düzen verirler. senaryoya ve kurguya daha çok önem verirler, daha fazla kafa patlatırlar falan.
vasat senaryolarda, usta oyuncuları oynatarak film yapmak ve bundan para kazanmak türkiye şartlarında çok kolaydır, önemli olan çok iyi işlenmiş bir senaryo ile az bilinen ve gündemde olmayan oyuncularla bir şaheser, bir klasik yaratabilmektir.
ayrı apayrı bir dizi.
sevdiğim ecnebi dizileri 2-3 günde, sezonları devirerek bitirdim, ne vardı bitişte? güzelmiş... sonra? yeni sezon ne zaman? ya da başka ne diziler var?
sevdiğim türk dizilerini izliyorum. misal geniş aile, la şahanesiniz ya da babanne "ebenin dizaynını görürsün" dedi, la alemsiniz! sonra? yüzde tebessüm ve aferin aferin nidaları.
behzat ç. izliyorum. her karesini yaşıyorum sanki, her konuşana ben de eşlik ediyorum, her harekete ben de ayak uyduruyorum. sonra? bir tokluk hissi oluyor, oh doydum vesselam. artık iki üç gün tv kapalı kalabilir, bu bana yeter.
böyle bir şey işte.
44 1 494 nolu {santralimizi|çağrı merkezimizi} {aradığınız {an|vakit|zaman}|aradığınızda}, {sizlere|siz değerli müşterilerimize|siz müşterilerimize|size} {yalnızca|sadece} {ayaklarınızı uzatıp|arkanıza yaslanıp} {keyif yapmak|oturma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder